Ülkemiz, organik tarımsal üretim konusunda dünyadaki diğer ülkelerin çok gerisinde kalmıştır. Henüz ülke içinde organik ürünlerin alıcı bulamaması, üretici kuruluşları genelde dış pazarlara yönlendirmektedir. Yine de Organik Tarım Kanunu’nun ve yeni yönetmeliğin çıkarılması, organik tarım denetçi eğitimleri ve benzeri faaliyetler, organik tarım konusunda ülkemizdeki olumlu gelişmelerdir. Bunun yanında ülkemizde ve dünyada organik tarıma olan talebin yükselmesi de organik tarımın gelişmesinde etkili olmaktadır.
Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM), organik tarımın ne olduğunu açıklarken, şu özelliklerin üzerinde durmaktadır:
- Üretimde sentetik kimyasalların kullanılmaması
- Hastalık ve zararlılarla mücadelede, biyoteknik, biyolojik ve mekanik mücadele yöntemleri kullanılması
- Toprağın verimliliğini artırmak için sadece doğal maddelerin kullanılması
- Doğal kaynakların tükenmelerine yol açmadan yapılan bir tarımsal üretim olması
Organik tarım yaklaşımında sadece üretimin organik yöntemlerle yapılması değil, üretilen ürünlerin işlenmelerinin ve pazarlama yöntemlerinin de aynı düşünce ile yapılması, katkı maddeleri kullanılmaması, çevre ile uyumlu paketleme malzemeleri kullanılması ve üretim ve işleme faaiyetlerinin her aşamasında insan ve hayvan haklarının gözetilmesi esas tutulmaktadır. Bu sayılanlar aynı zaman organik tarım yaklaşımının ilkeleridir.
Organik tarım yaklaşımının temelinde sadece sağlıklı beslenme ve insan ve hayvan sağlığını koruma düşüncesi yoktur. Aynı zamanda gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakma düşüncesi de yatmaktadır. Yirminci yüzyılın başlarından itibaren, çevreyi koruma, doğal kaynaklara sahip çıkma ve doğal kaynakları tahrip etmeden, gelecek nesillere temiz bir dünya bırakma felsefesi oluşmaya başlamıştır. Sentetik kimyasalların gübre ve zirai mücadele ilaçları olarak kullanılması gittikçe arttıkça, organik tarım eğilimi de büyümeye başlamıştır.
İşin aslına bakılırsa, organik tarım yeni bir üretim sistemi gibi sunuluyor ve algılanıyor, ancak dünya üzerindeki en eski tarım modelidir. Çünkü yanlış ve ölçüsüz kimyasal gübre kullanımı ikinci dünya savaşından sonra başlamıştır. Yani yeni diye sunulan organik tarım, yakın zamana kadar uygulanan bir yöntemdir. Gerek kimyasal gübre kullanımındaki artış, gerekse teknolojik gelişimin tarım tekniklerine getirdiği yeniliklerin neden olduğu doğal kaynakların aşınması insan ve hayvan sağlığı için tehlike yaratmaya başlamış ve organik tarım eskiye doğru bir yöneliş olarak yeniden gündeme gelmiştir.
Organik tarım sektörünün gelişmesi ile birlikte ülkeler yasal düzenlemeler yapma ihtiyacı duymuş ve organik tarım ürünlerinin üretimi, işlenmesi ve pazarlanması ile ilgili organik tarım yasaları çıkarmışlardır. Bu yasal düzenlemeler, organik tarımın ne olduğu, nasıl yapılacağı, organik ürünlerin nasıl işleneceği ve nasıl pazarlanacağına yönelik hükümler taşımaktadır. Bu açıdan bakınca organik tarım, aynı zamanda iyi bir sürdürülebilir tarım modeli haline gelmiştir.
TÜRCERT belgelendirme kuruluşu aynı zamanda tarımsal ürün belgelendirme çalışmaları da yapmaktadır. Organik tarım hakkında daha geniş bilgi ihtiyacı duyan ya da Organik Tarım Belgesi almak isteyen kuruluşlar, TÜRCERT belgelendirme kuruluşunun deneyimli yönetici ve çalışanlarına başvurmakta vakit kaybetmemelidir.