Sosyal sorumluluk çok önemli bir konudur. Bugün bütün dünyadaki kuruluşlar ve bu kuruluşların pay sahipleri, sosyal sorumluluk davranışları göstermenin neden gerekli olduğunun ve ne yarar sağlayacağının, gittikçe daha fazla farkına varıyorlar. Sosyal sorumluluğun amacı, kuruluşların sürdürülebilir gelişmelerine katkıda bulunmaktır.
Toplumun ve çevrenin refaha kavuşması için kuruluşların üzerine düşen, belli kriterler oluşturmaktır. Bu kriterler faaliyetleri sürdürebilmek ve genel performansı ölçmek için gerekiyor. Bu bir ölçüde, sağlıklı eko sistemler, sosyal eşitlik ve iyi bir örgütsel yönetime sahip olmak için gerekenlerin bir yansımasıdır. Sonuç olarak bir kuruluşun faaliyetleri, dünyadaki eko sistemlerin sağlıklı olmasına da bağlıdır. Bugünlerde kuruluşlar, bu konuda daha fazla incelenmektedir.
Uluslararası Sosyal Sorumluluk Örgütü (SAI - Social Accountibility International), 1997 yılında, SA 8000 Sosyal Sorumluluk standardını yayınlamıştır. Bu standart, çalışanların temel haklarını koruma altına almayı amaçlıyordu. Daha sonra 2001 yılında bu standart, yeniden ele alınmış ve ilk tedarikçi değerlendirme standardı olarak kabul edilmiştir.
SA 8000 standardına bu son şekli veren çalışma grubu, bu çalışmasında Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmelerini, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni temel almıştır. Çalışma grubunda akademisyenler, çeşitli işçi sendikaları, işverenler, insan hakları ve çocuk hakları örgütleri bulunuyordu.
ISO standartları süreç tabanlı olan ve hizmet ve üretim sektörlerinin her ikisine de uygulanabilen standartlardır. Ancak SA 8000 standardı fazla süreçlere girmez. Fazlası ile kuralcı ve sonuç odaklıdır. Ayrıca üretim sektörüne daha yatkındır. SA 8000 standardı denetimleri, sadece faaliyet gösterilen yerde değil, aynı zamanda pay sahipleri, iş görenler ve ilgili diğer tarafları da kapsar. Hatta çalışma ortamı dışında gerekli yerler de ziyaret edilebilir.
Ülkemizde SA 8000 Sosyal Sorumluluk standardını kuran ve uygulayan altı kuruluş bulunuyor.
SA 8000 Sosyal Sorumluluk standardı, 2010 yılında Uluslararası Standartlar Organizasyonu (ISO) tarafından ISO 26000:2010 Sosyal Sorumluluk Yönetim Sistemi olarak yayınlanmıştır. Bu standart, sosyal sorumluluk terimleri ve uygulamaları üzerinde mutabakat sağlanmış ilk resmi belge özelliğini taşıyor.
ISO 26000 Sosyal Sorumluluk Yönetim Sistemi, sadece özel sektör için değil, kamu sektörü kuruluşları için de uygulanabilir niteliktedir. Sivil toplum kuruluşlarına kadar çok geniş bir yelpazede her boyutta kuruluş, bünyesinde bu sistemi kurulabilir.
Sistem, sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen sosyal sorumluluk kavramlarının tamamlayıcısı olmuştur. ISO 26000 Sosyal Sorumluluk Yönetim Sistemi’ni kuran ve uygulayan bir kuruluş, bütün sürdürülebilirlik faaliyetleri için alt yapısını hazır hale getirmiş demektir. Daha önemlisi bu standardı benimseyen kuruluş, sosyal ve çevresel katma değerini yükseltmiş olmakta, sürdürülebilir kalkınmaya destek vermektedir.
Peki ISO 26000 Sosyal Sorumluluk Yönetim Sistemi’ni kurmakla bir kuruluşun eline ne geçer? Kuruluşun sosyal sorumluluk performansı şu sayılan noktalarda etkilenmiş olacaktır:
- Kuruluş rekabet avantajı elde edecektir.
- Saygınlığı artacaktır.
- Müşterileri çekmek ya da elde tutmak yeteneği artacaktır.
- Çalışanların moralleri, bağlılıkları ve verimlilikleri yükselmiş olacaktır.
- Yatırımcıların, pay sahiplerinin, sponsorların ve diğer finans gruplarının algısı değişecektir.
- Diğer şirketlerle, resmi organlarla, medya ile, rakipleri ile, müşteriler ile ve iş yaptığı diğer gruplar ile ilişkileri gelişecektir.
ISO 26000 Sosyal Sorumluluk Yönetim Sistemi, bugün faaliyet gösteren diğer sosyal sorumluluk hareketlerini de desteklemektedir. Bunların hiçbiri için bir alternatif değildir.
ISO 26000 standardı için ortaklık anlaşması imzalanan kuruluşlar şunlardır:
- Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
- Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi
- Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)
Sosyal Sorumluluk Yönetimi standardının belirlenmesinde birçok faktör rol almıştır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, kötü çalışma koşulları artık görmezden gelinmeyecek boyutlara ulaşmıştı. Sivil toplum örgütleri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi yönünde çaba gösteriyor ancak bu yeterli olmuyordu. Gittikçe bilinçlenen tasarruf sahipleri de artık yatırım kararı verirken, elde edilecek kar kadar, kuruluşların sosyal sorumluluk duygusu ile faaliyet gösterip göstermediklerine de dikkat etmeye başladılar. Bütün bunlar Sosyal Sorumluluk Yönetimi standardının belirlenmesinde etkili olmuştur.
ISO 26000 standardı, talepleri ortaya koymaktan çok, rehberlik etme özelliğindedir. Bu yüzden de diğer ISO standartlarında olduğu gibi belgelendirmeye konu olmaz. Bunun yerine sosyal sorumlukların ne olduğunu açıklar ve bu konuda etkili faaliyet göstermek için gerekli ilkeleri gösterir. Kuruluşların büyüklükleri ile, nerede oldukları ile ya da faaliyetlerinin ne olduğu ile ilgilenmez.